Çoktanrıcı modern medeniyetle iç içe geçmiş tektanrıcı yaşama dünyamızda şiddetin dilinin farkında mıyız acaba? Dışlamanın ve ayrımcılığın had safhada olduğu, şiddetin dilinin hükmettiği yaşama dünyamızda tektanrıcı resmi görebiliyor muyuz? Tektanrıcılık bağlamında şiddetin diliyle hesaplaşabildik mi? Başlangıç ve kökenlerin gelecek olarak kültürde sıçramalarla nüfuz ettiği düşünülürse, tektanrıcı dinler bağlamında şiddetin kültür-tarihsel devamlılıklarına dair bilimsel araştırmalar, büyük önem arzeder ki bu araştırmalara, ejiptolog Jan Assmann kendi kültür-bilimsel çalışmalarıyla yeni yollar açmaktadır: Tektanrıcılık ayrımlarından hareketle şiddetin dili eleştirisi bu noktada, hakikat ve iktidar, dost ve düşman, suç ve ceza, kıskançlık ve sadakat, yasa ve yazı-lılık, dönme olgusu ve tövbe, dinsel yapılanma ve öznelliğin icadı, unutma ve asimilasyon gibi fenomenlerle uğraşır. Günümüz Avrupa'sının tarihsel modelleri ve paradigmaları olarak Mısır ile Yunan medeniyetleri arasında İbrani kökenlere dair uzun yılların yorucu çalışmalarına dayanan ve Akademia derinliklerinin sığ sularında gezinmeyen bu metniyle Jan Assmann, garbın kaderindeki tektanrıcılık ve şiddetin bellek-tarihsel hatlarına, fenomenolojik tasvir ve tahlillerle ışık tutmaktadır.
Assmann Türkçe baskıya yazdığı önsözde şunları belirtir: "Teoloji ve din bilimi dışında pek az bir rol oynamış olan tektanrıcılık konusu, 90'lı yıllardan itibaren genel entelektüel tartışmaların merkezi konusu haline gelmiştir. Salman Rushdie'ye yönelik fetva, ne var ki her şeyden önce 11 Eylül 2001 saldırıları ve de bu saldırıların yapılmasını teşvik eden şey bağlamında, din ile şiddet, ya da daha doğrusu, tektanrıcılık ile dinsel şiddet arasında bir bağlam kuşkusu ortaya çıktı. Bu arada Batı'da bu kuşku gittikçe artan bir şekilde, genel olarak tektanrıcılık ve şiddete ilişkin değil de, özel olarak İslam ve şiddete ilişkin bir bağlam tezini abartmaya ve düşman imajı anlamında İslamın basmakalıplaştırılmasına yol açmaktadır. Bu vahim gelişmeye karşı, mücadele edilmelidir."
Tektanrıcılık ve Şiddetin Dili
Din ve kültür bilimci, Profesör Jan Assmann, Türkiye'de pek fazla tanınmamakla birlikte, özellikle Mısır tarihi, dini ve kültürü konusunda yaptığı çalışmalarla bilinir. Assmann 'Tektanrıcılık ve Şiddetin Dili' başlıklı çalışmasında da, din ve şiddet ilişkisinin tarihsel kökenlerine iniyor ve güncelliğini halen koruyan bir tartışmaya önemli katkılarda bulunuyor. Bu ilişkiyi, M.Ö. 7. ve 6. yüzyıla uzanarak araştıran Assmann, şiddetin belirli bir biçiminin, yani "Allah'ın düşmanları" olarak damgalanan başkalarına karşı Allah adına şiddetin, ilkin tektanrıcılık bağlamında mümkün olduğunu savunuyor. Yazar bu anlamdaki şiddetin ilk ortaya çıktığı yer olarak da İbrani Kitab-ı Mukkaddes metinlerini gösteriyor. Assmann'ın kitabı, tektanrıcılığın neden olduğu şiddet diliyle bir hesaplaşma çabası olarak değerlendirilebilir.
Radikal Kitap, 15.07.2011
Çoktanrıcı modern medeniyetle iç içe geçmiş tektanrıcı yaşama dünyamızda şiddetin dilinin farkında mıyız acaba? Dışlamanın ve ayrımcılığın had safhada olduğu, şiddetin dilinin hükmettiği yaşama dünyamızda tektanrıcı resmi görebiliyor muyuz? Tektanrıcılık bağlamında şiddetin diliyle hesaplaşabildik mi? Başlangıç ve kökenlerin gelecek olarak kültürde sıçramalarla nüfuz ettiği düşünülürse, tektanrıcı dinler bağlamında şiddetin kültür-tarihsel devamlılıklarına dair bilimsel araştırmalar, büyük önem arzeder ki bu araştırmalara, ejiptolog Jan Assmann kendi kültür-bilimsel çalışmalarıyla yeni yollar açmaktadır: Tektanrıcılık ayrımlarından hareketle şiddetin dili eleştirisi bu noktada, hakikat ve iktidar, dost ve düşman, suç ve ceza, kıskançlık ve sadakat, yasa ve yazı-lılık, dönme olgusu ve tövbe, dinsel yapılanma ve öznelliğin icadı, unutma ve asimilasyon gibi fenomenlerle uğraşır. Günümüz Avrupa'sının tarihsel modelleri ve paradigmaları olarak Mısır ile Yunan medeniyetleri arasında İbrani kökenlere dair uzun yılların yorucu çalışmalarına dayanan ve Akademia derinliklerinin sığ sularında gezinmeyen bu metniyle Jan Assmann, garbın kaderindeki tektanrıcılık ve şiddetin bellek-tarihsel hatlarına, fenomenolojik tasvir ve tahlillerle ışık tutmaktadır.
Assmann Türkçe baskıya yazdığı önsözde şunları belirtir: "Teoloji ve din bilimi dışında pek az bir rol oynamış olan tektanrıcılık konusu, 90'lı yıllardan itibaren genel entelektüel tartışmaların merkezi konusu haline gelmiştir. Salman Rushdie'ye yönelik fetva, ne var ki her şeyden önce 11 Eylül 2001 saldırıları ve de bu saldırıların yapılmasını teşvik eden şey bağlamında, din ile şiddet, ya da daha doğrusu, tektanrıcılık ile dinsel şiddet arasında bir bağlam kuşkusu ortaya çıktı. Bu arada Batı'da bu kuşku gittikçe artan bir şekilde, genel olarak tektanrıcılık ve şiddete ilişkin değil de, özel olarak İslam ve şiddete ilişkin bir bağlam tezini abartmaya ve düşman imajı anlamında İslamın basmakalıplaştırılmasına yol açmaktadır. Bu vahim gelişmeye karşı, mücadele edilmelidir."
Tektanrıcılık ve Şiddetin Dili
Din ve kültür bilimci, Profesör Jan Assmann, Türkiye'de pek fazla tanınmamakla birlikte, özellikle Mısır tarihi, dini ve kültürü konusunda yaptığı çalışmalarla bilinir. Assmann 'Tektanrıcılık ve Şiddetin Dili' başlıklı çalışmasında da, din ve şiddet ilişkisinin tarihsel kökenlerine iniyor ve güncelliğini halen koruyan bir tartışmaya önemli katkılarda bulunuyor. Bu ilişkiyi, M.Ö. 7. ve 6. yüzyıla uzanarak araştıran Assmann, şiddetin belirli bir biçiminin, yani "Allah'ın düşmanları" olarak damgalanan başkalarına karşı Allah adına şiddetin, ilkin tektanrıcılık bağlamında mümkün olduğunu savunuyor. Yazar bu anlamdaki şiddetin ilk ortaya çıktığı yer olarak da İbrani Kitab-ı Mukkaddes metinlerini gösteriyor. Assmann'ın kitabı, tektanrıcılığın neden olduğu şiddet diliyle bir hesaplaşma çabası olarak değerlendirilebilir.
Radikal Kitap, 15.07.2011
Kitabın temin süresi ortalama 3-5 gündür. Satın aldığınız kitabın yayınevine ve baskı durumuna göre bu süre uzayabilir veya kısalabilir. Megakitap.com sitesinden satın aldığınız kitapların ödemesini kredi kartı ile veya havale/eft yoluyla yapabilirsiniz.
Kitaplar temin edildikten sonra kargoya verilecektir. Stokta bulunan kitaplar aynı gün kargoya verilir. Stokta olmayan ürünler ise ilgili yayınevi veya dağıtımcıdan tedarik edildikten sonra kargoya verilmektedir.
Kargonun teslim süresi bulunduğunuz bölgeye ve seçtiğiniz kargo firmasına göre değişkenlik göstermekle birlikte ortalama 1-2 gündür.
Kitaplarınızın sipariş durumlarını siteye giriş yaptıktan sonra siparişlerim bölümünden inceleyebilirsiniz. Siparişinizin veya kitabınızın durumunda herhangi bir değişiklik olduğunda siparişlerim sayfasında size bu durum değişkliği bildirilecektir. Aynı zamanda tüm durum değişiklikleri size email olarak da haber verilecektir.