Neoliberal Muhafazakâr Medya

Stok Kodu:
9772148149805
Boyut:
256
Sayfa Sayısı:
256
57,75
9772148149805
1037172
Neoliberal Muhafazakâr Medya
Neoliberal Muhafazakâr Medya
57.75

2013 yılının haziran ayında gerçekleşen Gezi direnişi, araştırmacılara yeni veriler sundu. Artık hiçbir güncel çalışma Gezi sürecini görmezden gelerek bütünlüklü bir analiz sunamaz. Tıpkı 17. yüzyılın laterna magica'sı gibi, ekseriyet iblis veya canavar imgeleriyle yansıtılan "büyülü fener" misali Gezi direnişi de doğrultulduğu yüzeylere hem ışık tutar hem de kendi tekinsiz varlığının imgelerini düşürür.
12 Eylül darbe döneminden bu yana üniversiteden medyaya kadar hayatın her alanında geliştirilen "devletçi" örgütlenme ve kadrolaşma bugün meyvesini vermektedir. Muhalif ve demokratik her harekete karşı tavır alan ve acziyeti ortalığa saçılan bir "medya düzeni" ile karşı karşıyayız.

İstanbul'da en büyük sokak muharebesinin yaşandığı, ilk yoğun polis şiddetinin ve ilk kitlesel direnişin meydana geldiği 31 Mayıs 2013 akşamı, özellikle "haber" ön sıfatlı kanalların yayınlamaya devam ettiği belgeseller, penguenlerin hayatından ziyade medyanın hal-i pür melali hakkında hayli bilgilendirici oldu.
2007- 2008'den itibaren her bir hükümet eleştirisini itibarsızlaştırmak için başvurulan "darbecilik", "vesayetçilik" yakıştırmaları sistematik olarak devreye sokulurken, bu kez daha kapsayıcı bir açıklama çerçevesi olarak uluslararası komploya sığınılır oldu. Faiz lobisinden CIA'sına, Reuters'inden İsrail'ine, Otpor'undan Zello'suna bir kara delik gibi giderek kapsamı genişleyen ve en akıl almaz unsurları içine çeken bir mega komplo inşa edildi.

İktidar sahiplerinin doğrudan haberlere müdahale ettiği, anketleri çarpıtma teşebbüsünde bulunduğu, manşet yazdırdığı, canlı yayınları durdurduğu, gazeteci attırdığı "Alo Fatih" vakaları sıradanlaştı. Hattın diğer ucundaki medya yöneticilerinin ise el pençe divan durduğu görüldü.

U. Uraz Aydın, Türkiye'deki yeni medya düzenine ışık tutan bu çalışmada, kendi alanında tereddütsüz bir duruşa ve birikime sahip gazetecilerin ve araştırmacıların analitik bakışlarını bir araya getirmektedir.
İster milliyetçi-militarist yönü ister otoriter-muhafazakâr karakteri öne çıkmış olsun, neoliberalizme ve piyasacı değerlere bağlılığın, Türkiye'de ana akım medyanın değişmez yörüngesini teşkil ettiğini gözler önüne sermektedir.

Üniversitelerde, medyada, toplumsal hayatın tüm alanlarında boğuculuğu kendini giderek daha fazla hissettiren bu döneme bir kayıt düşmektedir.

2013 yılının haziran ayında gerçekleşen Gezi direnişi, araştırmacılara yeni veriler sundu. Artık hiçbir güncel çalışma Gezi sürecini görmezden gelerek bütünlüklü bir analiz sunamaz. Tıpkı 17. yüzyılın laterna magica'sı gibi, ekseriyet iblis veya canavar imgeleriyle yansıtılan "büyülü fener" misali Gezi direnişi de doğrultulduğu yüzeylere hem ışık tutar hem de kendi tekinsiz varlığının imgelerini düşürür.
12 Eylül darbe döneminden bu yana üniversiteden medyaya kadar hayatın her alanında geliştirilen "devletçi" örgütlenme ve kadrolaşma bugün meyvesini vermektedir. Muhalif ve demokratik her harekete karşı tavır alan ve acziyeti ortalığa saçılan bir "medya düzeni" ile karşı karşıyayız.

İstanbul'da en büyük sokak muharebesinin yaşandığı, ilk yoğun polis şiddetinin ve ilk kitlesel direnişin meydana geldiği 31 Mayıs 2013 akşamı, özellikle "haber" ön sıfatlı kanalların yayınlamaya devam ettiği belgeseller, penguenlerin hayatından ziyade medyanın hal-i pür melali hakkında hayli bilgilendirici oldu.
2007- 2008'den itibaren her bir hükümet eleştirisini itibarsızlaştırmak için başvurulan "darbecilik", "vesayetçilik" yakıştırmaları sistematik olarak devreye sokulurken, bu kez daha kapsayıcı bir açıklama çerçevesi olarak uluslararası komploya sığınılır oldu. Faiz lobisinden CIA'sına, Reuters'inden İsrail'ine, Otpor'undan Zello'suna bir kara delik gibi giderek kapsamı genişleyen ve en akıl almaz unsurları içine çeken bir mega komplo inşa edildi.

İktidar sahiplerinin doğrudan haberlere müdahale ettiği, anketleri çarpıtma teşebbüsünde bulunduğu, manşet yazdırdığı, canlı yayınları durdurduğu, gazeteci attırdığı "Alo Fatih" vakaları sıradanlaştı. Hattın diğer ucundaki medya yöneticilerinin ise el pençe divan durduğu görüldü.

U. Uraz Aydın, Türkiye'deki yeni medya düzenine ışık tutan bu çalışmada, kendi alanında tereddütsüz bir duruşa ve birikime sahip gazetecilerin ve araştırmacıların analitik bakışlarını bir araya getirmektedir.
İster milliyetçi-militarist yönü ister otoriter-muhafazakâr karakteri öne çıkmış olsun, neoliberalizme ve piyasacı değerlere bağlılığın, Türkiye'de ana akım medyanın değişmez yörüngesini teşkil ettiğini gözler önüne sermektedir.

Üniversitelerde, medyada, toplumsal hayatın tüm alanlarında boğuculuğu kendini giderek daha fazla hissettiren bu döneme bir kayıt düşmektedir.

Kitabın temin süresi ortalama 3-5 gündür. Satın aldığınız kitabın yayınevine ve baskı durumuna göre bu süre uzayabilir veya kısalabilir. Megakitap.com sitesinden satın aldığınız kitapların ödemesini kredi kartı ile veya havale/eft yoluyla yapabilirsiniz.

Kitaplar temin edildikten sonra kargoya verilecektir. Stokta bulunan kitaplar aynı gün kargoya verilir. Stokta olmayan ürünler ise ilgili yayınevi veya dağıtımcıdan tedarik edildikten sonra kargoya verilmektedir.

Kargonun teslim süresi bulunduğunuz bölgeye ve seçtiğiniz kargo firmasına göre değişkenlik göstermekle birlikte ortalama 1-2 gündür.

Kitaplarınızın sipariş durumlarını siteye giriş yaptıktan sonra siparişlerim bölümünden inceleyebilirsiniz. Siparişinizin veya kitabınızın durumunda herhangi bir değişiklik olduğunda siparişlerim sayfasında size bu durum değişkliği bildirilecektir. Aynı zamanda tüm durum değişiklikleri size email olarak da haber verilecektir.

Kapat