Önümüzde artık alıştığımız bir senaryo var: Adaletsizliğe ve tahakküme karşı insanlara esin veren toplumsal hareketler açığa çıkar, kısa süreliğine küresel manşetleri ele geçirir ve ardından gözlerden silinip gider. Karşılarına aldıkları münferit otoriter liderleri devirseler bile, şimdiye dek yeni ve kalıcı alternatifler yaratamamışlardır. Birkaç istisna dışında bu hareketler ya radikal özlemlerini terk edip mevcut sistemlerin içine dahil olmuşlar ya da acımasız baskılarla bozguna uğratılmışlardır. Çoğunluğun ihtiyaçlarına ve arzularına seslenen bunca hareket, neden kalıcı bir değişim getirememiş ve yeni, daha demokratik, daha adil bir toplum kuramamıştır?
Sağcı politik güçler yükselip dünyanın çeşitli yerlerinde iktidara geldikçe, politik muhaliflerine saldırmak için olağan hukuki prosedürleri askıya aldıkça, yargıyla basının bağımsızlığını ortadan kaldırdıkça, kapsamlı gözetim operasyonları yürüttükçe, tabi konumdaki çeşitli gruplar arasında korku atmosferi yarattıkça, ırksal veya dinsel saflığı toplumsal aidiyetin koşulları olarak koydukça, göçmenleri toplu sınır dışı etmeler ve daha kötüsüyle tehdit ettikçe bu soru çok daha büyük bir ehemmiyet kazanmaktadır. İnsanlar bu hükümetlerin eylemlerini protesto edeceklerdir ve bunu yapmaya da hakları vardır. Fakat protestolar yetmez. Toplumsal hareketlerin kalıcı bir toplumsal dönüşümü de harekete geçirmesi gerekir.
Bugün hepimiz, politik varsayımlarımızdan bazılarının sorgulanmasını gerektiren bir geçiş aşamasında yaşıyoruz. Sadece iktidarı nasıl alacağımızı değil, ne tür bir iktidar istediğimizi ve belki de daha önemlisi neye dönüşmek istediğimizi de sormak zorundayız. Hegel'in dediği gibi, "her şey Hakiki olanın sadece Töz olarak değil aynı zamanda Özne olarak kavranıp ifade edilmesine bağlıdır." İktidarı olduğu haliyle değil, farklı bir şekilde ele geçirebilmeleri, tamamen yeni, demokratik bir toplum yaratmaları ve en önemlisi yeni öznellikler kurabilmeleri için kendimizi, hareketlerin nasıl temel toplumsal ilişkileri yeniden tanımlama potansiyeline sahip olduklarını görecek şekilde hazırlamak zorundayız...
Antonio Negri / Michael Hardt
Önümüzde artık alıştığımız bir senaryo var: Adaletsizliğe ve tahakküme karşı insanlara esin veren toplumsal hareketler açığa çıkar, kısa süreliğine küresel manşetleri ele geçirir ve ardından gözlerden silinip gider. Karşılarına aldıkları münferit otoriter liderleri devirseler bile, şimdiye dek yeni ve kalıcı alternatifler yaratamamışlardır. Birkaç istisna dışında bu hareketler ya radikal özlemlerini terk edip mevcut sistemlerin içine dahil olmuşlar ya da acımasız baskılarla bozguna uğratılmışlardır. Çoğunluğun ihtiyaçlarına ve arzularına seslenen bunca hareket, neden kalıcı bir değişim getirememiş ve yeni, daha demokratik, daha adil bir toplum kuramamıştır?
Sağcı politik güçler yükselip dünyanın çeşitli yerlerinde iktidara geldikçe, politik muhaliflerine saldırmak için olağan hukuki prosedürleri askıya aldıkça, yargıyla basının bağımsızlığını ortadan kaldırdıkça, kapsamlı gözetim operasyonları yürüttükçe, tabi konumdaki çeşitli gruplar arasında korku atmosferi yarattıkça, ırksal veya dinsel saflığı toplumsal aidiyetin koşulları olarak koydukça, göçmenleri toplu sınır dışı etmeler ve daha kötüsüyle tehdit ettikçe bu soru çok daha büyük bir ehemmiyet kazanmaktadır. İnsanlar bu hükümetlerin eylemlerini protesto edeceklerdir ve bunu yapmaya da hakları vardır. Fakat protestolar yetmez. Toplumsal hareketlerin kalıcı bir toplumsal dönüşümü de harekete geçirmesi gerekir.
Bugün hepimiz, politik varsayımlarımızdan bazılarının sorgulanmasını gerektiren bir geçiş aşamasında yaşıyoruz. Sadece iktidarı nasıl alacağımızı değil, ne tür bir iktidar istediğimizi ve belki de daha önemlisi neye dönüşmek istediğimizi de sormak zorundayız. Hegel'in dediği gibi, "her şey Hakiki olanın sadece Töz olarak değil aynı zamanda Özne olarak kavranıp ifade edilmesine bağlıdır." İktidarı olduğu haliyle değil, farklı bir şekilde ele geçirebilmeleri, tamamen yeni, demokratik bir toplum yaratmaları ve en önemlisi yeni öznellikler kurabilmeleri için kendimizi, hareketlerin nasıl temel toplumsal ilişkileri yeniden tanımlama potansiyeline sahip olduklarını görecek şekilde hazırlamak zorundayız...
Antonio Negri / Michael Hardt
Kitabın temin süresi ortalama 3-5 gündür. Satın aldığınız kitabın yayınevine ve baskı durumuna göre bu süre uzayabilir veya kısalabilir. Megakitap.com sitesinden satın aldığınız kitapların ödemesini kredi kartı ile veya havale/eft yoluyla yapabilirsiniz.
Kitaplar temin edildikten sonra kargoya verilecektir. Stokta bulunan kitaplar aynı gün kargoya verilir. Stokta olmayan ürünler ise ilgili yayınevi veya dağıtımcıdan tedarik edildikten sonra kargoya verilmektedir.
Kargonun teslim süresi bulunduğunuz bölgeye ve seçtiğiniz kargo firmasına göre değişkenlik göstermekle birlikte ortalama 1-2 gündür.
Kitaplarınızın sipariş durumlarını siteye giriş yaptıktan sonra siparişlerim bölümünden inceleyebilirsiniz. Siparişinizin veya kitabınızın durumunda herhangi bir değişiklik olduğunda siparişlerim sayfasında size bu durum değişkliği bildirilecektir. Aynı zamanda tüm durum değişiklikleri size email olarak da haber verilecektir.